2015’in son aylarıydı… Arkadaşım Hülya’dan mesaj geldi “bir tiyatroya müzik yapar mısın?”

Hiç edinmediğim bir tecrübeydi. Korktum başta. Tiyatroya nasıl müzik yapılır hiç bir fikrim yok, kayıt nasıl alınır hiç denemedim. Ama “Masal Bu Ya“dan deneyimim var, bir hikaye varsa ona ait müzik de vardır!

Şarkıların bir çoğunu canlı enstrümanla kaydettim.

Oyunun yönetmeni Şirvan’la tanıştık sonra. Bana Kamamber‘in konusundan bahsetti, nasıl bir müzik hayal ettiğini anlattı. Oyuna ait, önceden kaydedilmiş videoları paylaştı. Metni gönderdi. Okuduğum en acaip şeylerden biriydi. Hiç bir şey anlamadım:) İkinci kez okudum, Şirvan’a sorular sordum. Bir şeyler şekillenmeye başladı. Üstüne üstlük armağan ekonomisiyle oynanacaktı oyun. Bilet satışı diye bir şey yok, oyuna katkı sunan herkes ihtiyaçlarını haftalık olarak bir listeye yazacak, seyirciler de listeden dilediklerini getirip oyunu izleyebilecekti.(*)

Süreci planladık. İlk şarkıyı provaya yetiştirmek için on gün zamanım var. Kalan on beş günde de beş şarkı dokuz tane de efekt/geçiş müziği hazırlamam gerek.
İlk gün harıl harıl planlama ve araştırmayla geçti. Hazır sesler barındıran siteleri keşfimle işin rengi değişti. Kendi bestelerimin üstüne artık farklı sesler de kullanabilecektim. Bize gerekli efektleri de buralardan bulabilirdim.

Çok zor şartlar altında çalışıyorum!

Dördüncü gün ilk şarkıyı teslim etmemle hem rahatladım hem de bu işi yapabileceğime ikna oldum. Bir kaç gün sonra ilk provada oyuncuları, bestelediğim şarkı eşliğinde dans edip söylerken görmek paha biçilemezdi! Oyun gününe kadar her gün bestelemeyle, ekleme, çıkarmayla geçti. Ne istediğini bilen ve bunu iyi aktarabilen bir yönetmenle çalışmak işin en önemli kısmıymış sonradan farkediyorum. Dolaysız, çok net istekler ve ihtiyaçlar işimi çok kolaylaştırdı, bir kaç ufak dokunuşla içimize sinen şarkıları ve sesleri zamanında tamamlayabildik.

Oyun müziklerinin bir kısmınıYoutube kanalımdan dinleyebilirsiniz.

Oyun ilk sezon kapalı gişe her hafta devam etti, Direklerarası’nda “Özgün Yeni Oyun” ödülüne layık görüldü, şehir dışında da sahne aldı, izleyicilerden çok değerli geri bildirimler aldı, ikinci sezon -ülke gündemine de bağlı olarak- ayda bir oynandı. Geçtiğimiz günlerde yine çok güzel bir seyirci topluluğu eşliğinde son oyunu izledik. Aksilik olmazsa önümüzdeki sezon yeni bir oyunla tekrar bir araya geleceğiz.

Fotoğraflar: Onur Özen

Uzun zamandır bir şeyi bu kadar sahiplendiğimi hatırlamıyorum. Oyuna en az 10 kere gittim ve yine olsa yine giderim! Bu kadar uyumlu, yeniliğe açık, işini seven, ne istediğini bilen kadınlarla bir arada çalışmak benim için hem büyük onur, hem büyük zevk hem de çok büyük bir dersti. Bu zamana kadar deneyimlemediğim bir çok şeyi deneme, öğrenme, keşfetme fırsatı yakaladım. Kendimi de keşfettiğim bu yolculukta birlikte çalıştığım herkese minnet borçluyum. 

(*) Armağan ekonomisi de çok değişik bir deneyim oldu benim için. İhtiyaç listesinin içinde Akbil de vardı, yoga dersi de, ikinci el kitap da, filtre kahve de, şarap da, karikatür kitabı da… Gelen armağanlara küçük notlar iliştirildi kimi zaman. Seyirciler, armağanlarını kendi sevdikleri şeylerden seçti genelde- farkında olmadan bir bağ kurdular oyun ekibiyle. En çok sokak kedileri için getirilen mamalara sevindim. Haa bir de kışın en çok tükettiğim zencefil-zerdaçal-tarçın-kuşburnu çayının malzemelerini oyun sayesinde kış boyu edinmiş oldum. Sağlığımı ve sokak kedilerinin mutluluğunu armağanlara borçluyum! 😀

Kamamber’in bir parçası olduğum için gerçekten çok mutluyum. Birlikte çalıştığımız herkese teşekkürler, iyi ki varsınız!