Dün ofiste harıl hurul bilgisayar başında iş yaparken biri masama sertçe vurdu. Kafamı bir çevirdim Edi karşımda! Hani çocukluğumuzda Susam Sokağı’nda izlediğimiz Edi ile Büdü’nün Edi’si. Bana el salladı gitti, ardından da Büdü’yü gördüm:)

İstanbul’da bir gösteri varmış, onun tanıtımı için iki gündür ofiste gün boyu geziyorlar. Görenler hemen telefonlarına sarılıyor, beraber fotoğraf çektiriyor. Ben de dahil;)

Onları gördüğüme ne kadar sevindiğimi anlatamam. İki gündür kafamın içinde ya “Sevdiğim sayıdır altı” ya da Susam Sokağı açılış müziği çalıyor.

Ne şanslıyım ki onları izleyerek büyüdüm. Ne bilgisayara maruz kaldım, ne telefona maruz kaldım, ne de alışveriş merkezlerinin fastfood’lu bol tüketimli parlak ışıklarına.

Sıradaki parça, “anne beş dakka dahaaa” diye yalvararak sokaktan eve dönmediğim zamanlara, Edi’yle Büdü’nün elmalı pasta yüzünden düştükleri duruma kıkır kıkır güldüğüm günlere gelsin.

Biraz hüzünlü, biraz özlemiş…