90’larda çocuk olanlar bilir, o dönemde Blue Jean’ler, Hey Girl’ler her sayıda poster hediye ederdi.
O posterlerle bütün odamı kaplamıştım.(Şimdi düşününce ne kadar da korkunç!) Çocukken o posterlerdeki herkes benim seyircim, elimdeki saç fırçası mikrofon, onlara şarkı söylerdim saatlerce. Saatlerce diyorum çünkü biliyordum ki dudaklarımı kıpırdatınca bütün şarkıların sözleri ağzımdan dökülecekti. Hem de ister Türkçe olsun, ister İngilizce, ister başka dilde. Büyük bir lütufla taçlandırılmıştım, evet evet kesin öyleydi, bütün şarkıların sözlerini biliyordum!

İşte yine her çocuk gibi “ders çalış kızım, okul kazan kızım, sınava hazırlan kızım”larla elimdeki mikrofon yerini kağıt,kalem ve silgiye bıraktı. Zamanla, üniversitesiydi, işiydi, evliliğiydi… Sevdiğim şeyleri yapmak için ayırdığım zaman giderek azaldı.

Ancak büyüdükçe insan kendini daha iyi tanımaya, daha fazla dinlemeye başlıyor. Ben de bir kaç zamandır kendimle savaş halindeyim. Neden bu işi yapıyorum? Yaptığım işi seviyor muyum, yoksa mecbur muyum? Neden sevdiğim şeyleri yapmaya daha fazla zaman ayımıyorum? Gerçekten neyin peşindeyim?… Cevaplar, bahaneler, çatışmalar devam ediyor. O kadar sorgulamalar içindeyim ki bu da geçenlerde ortaya çıkan beste🙂 Ama henüz net değilim bu konularda.

İşte net olan bir şey var, insanın içinde varsa bir şeyler bastırmak imkansız. Çocukken yaptığım bir çok şeyi bıraktım ama şarkı söylemeyi bırakamadım. Zaman zaman aramız açıldı ama bir şekilde yine söylemeye devam ettim. Tek şanssızlığım -çocukluğumdan beri hep istediğim ama bir türlü denk gelemeyen- bir araya geldiğimizde “hadi çalalım” diyecek yakın arkadaşların eksikliği. Şöyle, ev buluşmalarında çıksa enstrümanlar, başlasa müzik…olamadı. Ama olsun, böyle de oluyor bir şekilde. Düzenli olamasa da ara ara müzik yapabildiğim insanlar oluyor hayatımda, haklarını yememek lazım.

Net olan bir şey daha var ki, yaptığım müziği sevip, onu sürdürmemi isteyen, dinledikçe mutlu olan insanlar…

Onların da içinde bir grup var ki, bana erken doğumgünü hediyesiyle tüm bu yazıyı yazdıran, her şeyi tekrar düşünmemi sağlayan… İyi ki varsınız, çok değerli hissettirdiniz, çok iyi geldiniz…

Aşağıdaki minik dev bana hediye!

Hissettiklerimi ancak bu kadar anlatabildim. Bundan sonrasını mikrofonla yaptığımız ilk kayıt anlatsın…

Binlerce kez teşekkürler…